Esentia ICF koçluk eğitimi için tıklayın

Picture of Umut Esen
Umut Esen

Her Zaman Güçlü Olmak Zorunda Değilsin

Pozitif olmak etik bir doğruluk gibi oldu, farkında mısınız?

“Güçlü kal” ve “olumlu ol” dayatmaları bir mahalle baskısı gibi her yeri sardı. Herkes, her durumda pozitif olmak zorunda hissediyor kendini.

Her üç insandan biri üzüntü, stres, öfke gibi olumsuz duygulara sahip olduğu için kendini yargılıyor veya bu hisleri direkt öteliyor. Bunu sadece kendimize değil, yakınlarımıza hatta çocuklarımıza da yapıyoruz.

Hayati bir hastalık teşhisi konan insanlara hemen “pozitif ol” deniyor. 

Hayır, bırak biraz üzüleyim, biraz korkayım, kaygılanayım, rahatça ağlayım… Hayatımda negatif duyguları alabildiğine yaşamam gereken bir an varsa o da bu hastalığımı öğrendiğim şu an… Bana biraz müsaade et.

Şiddet, taciz veya ayrımcılığa maruz kalan kadınlara ilk söylenen “sen güçlü birisin” oluyor. Hayır, güçlü olmak zorunda değilsin ve her zaman güçlü olamazsın da zaten. Seni yoran ve bu kısır döngü içinde kalmana neden olan şey zaten bu hep güçlü olmak zorundaymışsın gibi hissetmen değil mi?

Zorlama pozitiflik, ezber tepkilere neden oluyor ve duyguları inkara götürüyor. Duygular görmezden gelindiğinde daha da büyüyor. Sahte pozitiflikle normal duygularımızı inkar ettikçe dünyayla başa çıkacak kaslarımızı geliştirme kapasitemizi ortadan kaldırıyoruz. Duygu ve düşünce bağışıklığımızı kaybediyoruz.

Duygusal çeviklik için 4 maddelik bir öneri listem var:

1- Duygularını kabul et

Nasıl hissetmemiz gerektiğini bir kenara bırakıp gerçekten hissettiğimiz duyguları fark etmek ve kabul etmek. Araştırmalar gösteriyor ki gerçek duygularımızı kabullenmek dayanıklılık, başarı ve mutluluğun temel taşı.

2- Duygularının nedenleriyle yüzleş

Duygularımızı hızlı ve basit kelimlerle etiketlemek yerine altındaki sebeplerle birlikte ifade etmek. Öfkeliyim yerine “hak ettiğim terfiyi alamadığım için öfke duyduğumu fark ediyorum.”

3- Duygularını eylem olarak ifade et

İsimleşmiş ifadeler bir etiketlemedir, beyin isimleri değişime kapalı olarak algılar. Oysa aynı durumu fiil olarak söylediğimizde değişim söz konusu olur. “Öfkeliyim” demek, sana “öfkeli” etiketi yapıştırır, kişiliğinle özdeşleştirir. Oysa “öfke duyuyorum” ifadesi, öfkeyi seninle değil, geçici bir eylemle anlatır.

4- Duygular talimat değil, veridir.

Duygular davranışları yönetmez, davranışlar duyguları yönetir. Nazım Hikmet bir şiirinde bunu şöyle ifade eder: “Tavşan korktuğu için kaçmaz / Kaçtığı için korkar

Duygular veridir, talimat değil. Onları dinleme gereği hissetmeden duygularımızın değerini kullanabiliriz.

Biz duygulara sahibiz, duygular bize sahip değil.

SONRAKİNİ OKU